Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Akciğer kanserinin en önemli sebebi: Sigara
Akciğer kanseri, en fazla görülen kanser türlerinden biri. Özellikle erkeklerde çok daha fazla ortaya çıkan bu hastalığın başlıca sebebi ise sigara… Günümüzde ilerleyen tıp sayesinde akciğer kanseri tedavisinde önemli bir yol kat edildi. Artık ileri evredeki hastalarda bile umut verici sonuçlar elde ediliyor.
Dünya genelinde milyonlarca insanın hayatını tehdit eden kanser türleri arasında en sık rastlanan ve en fazla ölüme yol açanların başında akciğer kanseri geliyor. Bu ölümcül hastalığın en büyük sorumlusu ise sigara…
Araştırmalara göre, akciğer kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 85’i sigara kaynaklı. Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusu. Sağlık Bakanlığı’nın Ulusal Kanser Kontrol Planı Raporu’na göre, akciğer kanseri vakalarının yüzde 90’ı sigara ile bağlantılı.
Yüksek ölüm oranı, toplumu akciğer kanserine karşı bilinçlendirmenin önemini ortaya koyuyor. İşte bunun için her yıl kasım ayı, “Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı” ilan ediliyor. Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdoğan Çetinkaya ile akciğer kanserini konuştuk.
Sigara kullanımının miktarındaki artış akciğer kanseri riskini daha da artırıyor. Toprak kaynaklı bir gaz olan radon gazına ve asbeste maruziyet de risk faktörleri arasında sayılabilir. Yine hastanın KOAH ya da başka bir kronik akciğer hastalığı varsa kanser gelişme riski artıyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdoğan Çetinkaya
Akciğer kanseri sinsi ilerliyor
Toplumda bu denli sık görülen akciğer kanserinin aslında sinsi bir hastalık olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Prof. Dr. Çetinkaya, belirtilerin hemen ortaya çıkmadığına dikkat çekerek şöyle devam ediyor:
“Bu hastalar genellikle sigara içtikleri için öksürük ve balgamlarına çok dikkat etmiyorlar. Ancak öksürük ve balgamlarının şiddetinde ya da miktarında bir artış olduğunda bir hekime başvurma ihtiyacı hissedebiliyorlar. Özellikle balgamlarının kanla karışık görülmesi hastalara bir alarm oluyor ve hemen hekime başvurmalarına vesile oluyor.”
Nedensiz kilo kaybı ve nefes darlığı da yine hastalığın diğer önemli belirtileri arasında yer alıyor.
Sigara en önemli risk faktörü
Akciğer kanserinin risk faktörlerinde başı sigara çekiyor. “Sigara kullanımının miktarındaki artış akciğer kanseri riskini daha da artırıyor” diyen Prof. Dr. Çetinkaya, diğer risk faktörlerini şöyle sıralıyor:
“Toprak kaynaklı bir gaz olan radon gazına ve asbeste maruziyet de risk faktörleri arasında sayılabilir. Yine hastanın KOAH ya da başka bir kronik akciğer hastalığı varsa kanser gelişme riski artıyor.”
Akciğer kanserine erkeklerde kadınlara nazaran çok daha fazla rastlanıyor. Özellikle 50 yaş üstü erkeklerde risk daha fazla artıyor.
Tedavi planlamasında patolojik veriler önemli
Akciğer kanserinin teşhis aşaması tedavide önemli rol oynuyor. Peki hangi yöntemler kullanılarak tanı koyuluyor? Sorunun cevabını Prof. Dr. Çetinkaya’da öğreniyoruz:
“Hasta, göğüs hastalıkları uzmanına başvurduğunda rutin tetkiklerinin yanında mutlaka akciğer grafisiyle değerlendiriliyor. Şüpheli bulunan durumlarda da bilgisayarlı tomografi tetkiki yapılıyor. Bu görüntüleme yöntemleri belirli bir oranda yol gösteriyor. Bunların ışığında kanser şüphesi taşıyan olgularda PET-BT dediğimiz daha ileri bir görüntüleme kullanılıyor. Bu tetkik hem hastalığı netleştirmiş hem de biraz daha yol göstermiş oluyor. Yine hastalığın yaygınlığı noktasında da bir fikir veriyor.”
Tedavi sürecine başlamadan önce hastalık patolojik açından da değerlendiriliyor. Bunun için bronkoskopik ya da iğne biyopsi denilen çeşitli yöntemler kullanılıyor. Böylece çıkan sonuca göre tedavi süreci yönetiliyor.
Bugün ileri evredeki hastalarda bile mucizevi tedavi sonuçları gözlemleyebiliyoruz. Onun için hastaların morallerini bozmamalarını, bugün için bu tedavi seçeneklerinin olduğunu ama yarın daha da fazla olabileceğini unutmamalarını özellikle tavsiye ediyorum.
Tedavi süreci akciğer kanserinin evresine göre şekilleniyor
Gelelim tedavi sürecine… Akciğer kanseri erken evrede teşhis edilirse hasta ilk önce cerrahi tedavi uygunluğu açısından değerlendiriliyor. “Eğer ileri bir evredeyse o zaman da bu hastalara akıllı ilaç tedavisi ve immünoterapi dediğimiz aşı tedavisi uyguluyoruz. Bunun yanında da kemoterapi ve radyoterapi sürecini hangi basamakta hangi hastaya uygunluk gösteriyorsa o şekilde yönetmeye çalışıyoruz” ifadesini kullanıyor Prof. Dr. Çetinkaya. Bu noktada önemli bir noktanın altını çiziyor:
“Akıllı ilaç veya immünoterapi verip vermeme kararı patoloji sonuçlarına göre ileri incelemeler yapıldıktan sonra veriliyor. Çünkü ileri incelemeler sonrasında hastaların bu tedavinin uygunluğu ya da fayda görüp görmeyeceği konusunda fikir elde ediyoruz.”
İmmünoterapi ve akıllı ilaçlar sayesinde özellikle ileri evre hastalarda güzel sonuçlar elde ettiklerini vurgulayan Prof. Dr. Çetinkaya, “Hastalığı daha erken bir evreye doğru geriletiyor. Buna bağlı olarak hastanın yaşam süresinde bir uzama söz konusu oluyor. Yine standart kemoterapilere göre yan etkileri daha az olduğu için hastanın genel performansında çok fazla bozulma olmuyor” şeklinde konuşuyor.
“Mucizevi tedavi sonuçları gözlemleyebiliyoruz”
Akciğer kanserinin tedavisi uzun ve zorlu yolculuk… Peki bu süreçte hastaların yaşamlarını sürdürmesi için nasıl bir yol izlemesi gerekiyor? Prof. Dr. Çetinkaya bu hastalıkla mücadele edenlere şu tavsiyeleri yapıyor:
“Öncelikle sigarayla vedalaşmalarını istiyoruz. Tabii ki psikolojik ağır baskı uygulayan bir hastalık. Psikolojilerini bozmasınlar diye tavsiyede bulunuyorum hastalarıma. Çünkü şu andaki tedavi seçeneklerimiz 5-10 yıl öncesindeki gibi değil. O zaman belki hekim olarak hastalarımıza umut veremiyorduk. Bugün ileri evredeki hastalarda bile mucizevi tedavi sonuçları gözlemleyebiliyoruz. Onun için hastaların morallerini bozmamalarını, bugün için bu tedavi seçeneklerinin olduğunu ama yarın daha da fazla olabileceğini unutmamalarını özellikle tavsiye ediyorum.”
ETİKETLER
Akciğer
Kanser
Sigara
Sağlık
KAYNAKDHA
HABER GİRİŞ 01.11.2024 10:03
SON GÜNCELLEME 01.11.2024 10:20
Lösemiyi yendi, şimdi aynı kaderi paylaştığı çocuklara umut oluyor
Antalya'da 6 yıl lösemi tedavisi görüp, sağlığına kavuşan 23 yaşındaki Hüseyin Can Özkan, "Ben iyileştim siz de yapabilirsiniz" deyip çocuk hastalara umut olabilmek için LÖSEV bünyesinde gönüllü faaliyetlere katılıyor.
Lösemiyi yendi, şimdi aynı kaderi paylaştığı çocuklara umut oluyor
Lise döneminde 11'inci sınıfa giderken lösemi hastası olduğunu öğrenen Hüseyin Can Özkan, 6 yıl tedavi gördü. Hastalığının başında etkin bir belirti hissetmediğini söyleyen Özkan, ailesinin hastaneye götürmesiyle gerçeğin ortaya çıktığını anlattı. Tedavi sürecindeyken eğitim hayatından geri kalan, şimdi ise Akdeniz Üniversitesi'nde (AÜ) peyzaj mimarlığı okuyan Özkan, “İlk başta sadece başıma ağrılar girmişti. Ailem tenimin soluklaştığını fark edince hastaneye giderek kan verdim. Değerlerimin düşük çıkmasıyla Kaş Devlet Hastanesi'ne yatışım yapıldı. İlk etapta kimse bana lösemi olduğumu söylemedi. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne sevkim yapıldığında söylediler. O dönem 17 yaşındaydım. Yatışımın olduğu bölümde herkes çocuktu ve aralarında en büyük bendim. Daha önce hastane sürecim de olmadığı için bu durum bana ağır geldi. Yan etkilerini anlattıklarında çok duygulanmıştım. Okula 1 yıl ara vermek zorunda kaldım. Öğretmenlerim evime geldi ve liseyi tamamlayabildim" dedi.
"İyileştiğimi söylemeleri tarif edilemez bir duyguydu"
Hastane sürecinde moralini yüksek tutmaya çalıştığını belirten Hüseyin Can Özkan, “Hastanede başka hastaları gördüğümde kendime 'Tek yaşayan ben değilmişim' dedim. İyileşenleri gördüğümde benim için moral olmuştu. Yoğun kemoterapi aldığım için hastanede yatmam gerekiyordu. Enfeksiyon açısından da dışarı çıkmam tehlikeliydi. Tedavimin hafiflediği dönemlerde doktorlar beni dışarı çıkarıyordu. 1-2 haftalığına evime gidiyordum. Yoğun kemoterapi aldıktan sonra kemoterapi sürecim azaldı. Zaten doktorlar sürekli tetkik yapıyorlardı. Kanser hücreleri azaldıkça tedavim de azalıyordu. Kök hücre nakli için ailemden donör alındı ve ablam benimle uyumlu çıktı. Ablamdan nakil oldum ve kök hücre tedavisine başladım. Doktorların iyileştiğimi söylemeleri benim için tarif edilemez bir duyguydu. Tabi tedavim hala devam ediyor" ifadelerini kullandı.
Lösemili çocuklara umut oldu
AÜ Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı bölümü son sınıf öğrencisi Özkan, LÖSEV'e verdiği destekten şöyle bahsetti:
“Tedavi sürecim azaldıktan sonra üniversite sınavına hazırlandım. Üniversite süreci hastalığımı unutmamı sağladı. Hayatımın bu döneminde de LÖSEV'le bir aradayım. 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası, önem kazandığımız bir hafta. LÖSEV'e bu süreçte destek olmaya çalışıyorum. Sosyal sorumluluk, ofis kadroları ve hastane ziyaretleriyle destek veriyorum. 'Ben iyileştim siz de yapabilirsiniz' diyerek moral olmaya çalışıyorum. LÖSEV zaten hastaneye sık sık ziyaretler yapıyordu. Bize hem maddi hem manevi açıdan destek olmak adına benim de yanıma gelmişlerdi."
LÖSEV Antalya İl Koordinatör Yardımcısı Özlem Uğurel ise “Bütün kanser hastalarına ve ailelerine ciddi desteklerde bulunuyoruz. Onları motive etmek adına sosyal etkinlikler, aktiviteler ve geziler düzenliyoruz. 2-8 Kasım'da Lösemili Çocuklar Haftası'nı coşkuyla, keyifle kutluyoruz. Hüseyin Can, ofis desteklerinde ve sosyal projelerde yer alan bir gencimiz. Hasta gençlerimizin iyileştikleri dönemde LÖSEV'le birlikte çalışıyor olması çok önemli ve anlamlı. Bu süreci onlar atlattı ve şu anda tanı almış, tedavisi devam eden çocuklara umut olmak en çok onların becerebileceği bir iş" dedi.
KAYNAK: INETRNET HABER |